Ne kadar da mış-mış’lı yaşıyoruz


KÜÇÜK PRENS ÜZERİNE…
Ne kadar da mış-mış’lı yaşıyoruz


Hacmi küçük ama etkisi büyük olan kitaplar hakkında, her zaman; “Tuğla kalınlığında kitapta anlatabilecekler ne kadar da ustalıkla, incecik bir kitapta toplanmış” yorumunu yaparım. Antoine de Saint-Exupery’nin Küçük Prens kitabı da tam olarak öyle. Kısa zamanda okunan kitap, uzun süre akıllardan silinmeyecek notlar sunuyor.





Hacmi küçük ama etkisi büyük olan kitaplar hakkında, her zaman; “Tuğla kalınlığında kitapta anlatabilecekler ne kadar da ustalıkla, incecik bir kitapta toplanmış” yorumunu yaparım. Antoine de Saint-Exupery’nin Küçük Prens kitabı da tam olarak öyle. Kısa zamanda okunan kitap, uzun süre akıllardan silinmeyecek notlar sunuyor.

Kitap boyunca, küçük bir prensin yolculuğuna ve yolculuğunda ona eşlik eden pilota (ki bu pilot, gelecekteki kendisi) şahitlik ediyoruz. Prens, 7 ayrı gezegen geziyor bu süreçte; 7 ayrı gezegende 7 ayrı karakteri gözlemliyor.

Kitabı okuyup bitirdiğinizde kendimize ‘Ne oldu şimdi?’ diye soruyoruz. Hırs, otorite çabası, kendimizi beğenmişlik, dünya telaşına kayıtsız bir şekilde teslim olmuşluk; neden diye soruyoruz. İnsanların büyüdükçe nasıl ‘mış-mış’landığına şahitlik ediyoruz. Sözüm ona kralmışız, otoritermişiz, meşgulmüşüz… Ne kadar da yapay, suni, kıymeti kendimizden menkul bir hayat sürüyormuşuz…

Küçük Prens’in seyahati boyunca tilkiyle, yılanla, çiçekle konuşması; pilot arkadaşına koyun, koyuna da ağızlık çizdirmesi; hepsi kıssadan hisse olarak kulaklara küpe olacak cinsten. Kitabın sonunda yazar bize bir soru soruyor: “Koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi?” Belki de bu soru kitabın kendi çölünde bir kum tanesi, lakin; çöl, o kum tanelerinin bir araya gelmesiyle oluşmadı mı?


ALTI ÇİZİLEN CÜMLELER:
*Bütün yetişkinler, önce birer çocuktular zaten.
*Yetişkin insanlar rakamları pek severler. Onlara yeni bir dosttan söz etseniz asla öze değin bir şey sormazlar. Hiçbir zaman şöyle demezler: "Ses tonu nasıl? Hangi oyunları sever? Kelebek koleksiyonu yapar mı?" Hep şöyle sorarlar: "Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo" Onu, ancak bu sorularla tanıyacaklarına inanırlar. ...Ama yaşamı anlayan bizler boş veririz rakamlara.
*İnsan çok üzgün olduğu zamanlar gün batımını sever!
*İnsanın kendisini yargılaması zor iştir. Bunu başarabiliyorsan eğer, gerçek bir bilgesin demektir.
* Sana hayranım ama bu ne işine yarar senin?
*İnsanların yanında da yalnız olursun.
*(Tilki): Tavuk yetiştirir insanlar, tek yararları budur. (Çıkarcı)
*Oysa insanların, artık hiçbirinin bilip öğrenecek zamanları yok. Her şeyi hazır alıyorlar. Satıcılar hazır arkadaş satmadığından dostları da yok.
*Kendine alıştırdığın şeyden sonsuza kadar sorumlusun.
*İnsan biraz sonra ölecek bile olsa bir dostunun olduğunu bilmesi iyidir.
*Çölü güzelleştiren şey, bir yerlerde kuyu saklıyor olmasıdır.
*Bir yıldızda bulunan bir çiçeği seviyorsan, geceleyin gökyüzüne bakmak güzeldir. Bütün yıldızlar çiçek açar.
*Koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi?