Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde çıkan Kampüs Gazetesi'nde çıkan Pınarbaşı köşe yazım.
Çalışırız. Yaşamak için çalışırız. Geçinmek için çalışırız. Refah için çalışırız.Yılda bir kez tatil yapmak için çalışırız. Yılda bir kez olunca, güzel bir tatil yeri bulmak için çok çalışırız. Arkadaşlara sormakla başlarız, sonra birkaç siteye bakarız. Ucuz yollu oksijen, güneş, huzur ararız. Uzak yerlerdedir hevesimiz, yakını sevmeyiz. Belki de hatayı en başında, tam da bu aşamada yaparız.
Kalabalık, enerji harcayacağımız yerleri seçeriz, aslında amacımız dinlenmek iken. Bu sefer iyi düşün. Aç kollarını, huzura doğru. Uzağa değil, yakına doğru. Kalabalığa değil; kuşların sesine, sabah yürüyüşlerine, doğaya, yaşama doğru. Mesela, Pınarbaşı'na doğru. Önerim ahşap bir ev bulmandan yana. Yerleş ilk önce kalacağın yere. Bir sabah uyandığında, kuşların sesiyle uyanacaksın. Odanın perdesini açtığında gözün kamaşacak; ah o güneş ne kadar da parlak. Odana sabah güneşi dolacak. Huzur. Kahvaltın fabrikaların süslü kutularından çıkmış yumurtadan olmayacak, balın kavanozlardan çıkıp masana gelmeyecek, suyun kimyası bozulmuş olmayacak, domatesin hormonlu olmayacak. Yadırgayacaksın ama seveceksin de. Alışık değilsin doğanın seni böylesine sevmesine. Çay gelecek sonra masana, kusura bakma ama hazır beklemeyeceksin çayını. Semaverde güzelce demini alacak. Ekmeğin sıcacık, köylü annelerin elleriyle yapılmış olacak. Sütün doğal, kaymağın doğal, yağın doğal olacak. Belki de hiç yemediğin kadar yiyeceksin. Doğa eşlik edecek sana. Kara Çorba, ismini çok duyacaksın. Herkesten hem de. Tatmak isteyeceksin, tadacaksın. Tarifini alacaksın, sonra yapamayacaksın. Herkes yapamaz zahmetli iştir kara çorba diyecekler sana. Çantana kahvaltılıkları koyacaksın. Yürüyüşe çıkacaksın. Valla Kanyonu'nda, orman içindeki patika yoldan yürümek hoşuna gidecek. Belki de yürüyüş esnasında sevdiğin müzik eşlik edecek sana. Ama ben doğanın sesinden yanayım. Her adım atışında çıkacak yaprak sesinden yanayım. Ulaşacaksın kanyonun doruğuna. Aşağıya bakamayacaksın belki de korkudan. Yükseklik korkun varsa aman diyeyim yanaşmayasın. Doruktasın, en tepedesin. Aç kollarını, özgürlüğe doğru. Ilıca Şelalesi, essiz doğa, iki kayanın arasından tüm haşmetiyle akan tertemiz su. Orada öğlen yemeğini yiyebilirsin. Doğa acıktırır insanı. Suya doğru bırak kendini sonrasında. Aç kollarını, en derine doğru. İlçe Merkezi'ne geldiğinde fistan giymiş teyzelerle sohbet ederken bulacaksın kendini. Kahvede oturan beylerin hayat hikayesini dinlerken ya da. Ne zorlukmuş diyeceksin, nasıl yaşıyorlarmış diyeceksin, şasıracaksın, seveceksin. Aç kollarını, geçmişe doğru. Yaşanmışlıkların eskitemediği geçmişe doğru. Burası küçük bir ilçe. Birkaç mağara, vazgeçilmez şelale. İnsanların geçim kaynağı bol neşe. Fistanlı teyzeler bahçede, amcalar kahvede. Oksijen, bol güneş, ahşap kokusu, tarih kokusu ve özgürlük. Sıralamama uymak şart değil de, ziyaret şart bence. İnsan ölmeden Pınarbaşı'nı görmeli. Aç kollarını, huzura doğru.